İletişim: Hedef seçtiğimiz kişi veya kişilerin, onlardan istediğimiz bir davranış biçimini yerine getirmelerini sağlamak amacıyla sarf ettiğimiz söz, yazı, davranış biçimi ve görsel ifadelerimizin tümüdür.
Tüm bu ifadelerimiz ve çabalarımız neticesinde hedef kitlemiz istediğimiz davranış biçimini yerine getirmiyor ise, bizim onun ne istediğini doğru anlayamamamızdan ve doğru analiz edemememizden kaynaklanan bir sorun var demektir. Böyle bir sorun var ise, doğru bir iletişim stratejisi kurgulayabilmemiz ve buna bağlı olarak doğru bir söylem geliştirebilmemiz mümkün olmayacak demektir.
Doğru bir iletişim kurabilmemizin, yani hedef kitlemizi istediğimiz bir davranış biçimine yönlendirebilmemizin ilk şartı, öncelikle hedef kitlemiz hakkında doğru bilgiye sahip olmaktır.
Bildiğimizi sandığımız birçok bilginin aslında öyle olmadığını bir süre sonra acı bir tecrübeyle anlıyoruz. Hedef kitlemizin kültürel, sosyal, ekonomik, fiziki özelliklerini ve beklentilerini tam olarak bilmeden yapılan iletişim çalışmalarının başarıya ulaşma şansının olmadığı kesindir. Uç bir örnekle açıklamak gerekirse; hedef kitlemiz duyma engelli ise ve biz bunu bilmiyorsak, ona sesli bir mesaj ile hitap etmemiz onun bize bakmasını veya söylediklerimizi anlamasını sağlamayacaktır. Veya hedef kitlemiz görme engelli ise ve bunu bilmiyorsak onlara ulaşmak için devasa afiş ya da pankartlar yapmak hiçbir işe yaramayacaktır. Ziya Gökalp’in şiirinde olduğu gibi “Ata et” verme yanılgısına düşersek, ata da, ete de yazık etmiş, kaynaklarımızı boşa harcamış oluruz. Bu yanılgıya düşmemenin tek yolu ise; hedef kitlemiz hakkında kulaktan dolma, kendi inisiyatifimizle edindiğimiz bilgiler yerine; bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış doğru bilgilere sahip olmak ve iletişimin stratejisini bu temel üzerine bina etmektir.
Ayrıca hızla değişen birey ve toplumun beklentilerini aynı hızla takip edebilmemiz için bu araştırmaların süreklilik arz etmesi ve hedef kitlenin nabzını sürekli tutulması gerekmektedir.
Bugün dünyanın en önemli markalarına baktığımızda, hiçbirinin iletişim stratejilerini el yordamıyla “ya tutarsa?” mantığı ile belirlemediğini, bilimsel araştırmalar sonucunda elde ettikleri verilere göre kurguladıklarını görebiliriz.
Kamuoyu Araştırmaları ve İletişim
Sadi TARIM
İletişim: Hedef seçtiğimiz kişi veya kişilerin, onlardan istediğimiz bir davranış biçimini yerine getirmelerini sağlamak amacıyla sarf ettiğimiz söz, yazı, davranış biçimi ve görsel ifadelerimizin tümüdür.
Tüm bu ifadelerimiz ve çabalarımız neticesinde hedef kitlemiz istediğimiz davranış biçimini yerine getirmiyor ise, bizim onun ne istediğini doğru anlayamamamızdan ve doğru analiz edemememizden kaynaklanan bir sorun var demektir. Böyle bir sorun var ise, doğru bir iletişim stratejisi kurgulayabilmemiz ve buna bağlı olarak doğru bir söylem geliştirebilmemiz mümkün olmayacak demektir.
Doğru bir iletişim kurabilmemizin, yani hedef kitlemizi istediğimiz bir davranış biçimine yönlendirebilmemizin ilk şartı, öncelikle hedef kitlemiz hakkında doğru bilgiye sahip olmaktır.
Bildiğimizi sandığımız birçok bilginin aslında öyle olmadığını bir süre sonra acı bir tecrübeyle anlıyoruz. Hedef kitlemizin kültürel, sosyal, ekonomik, fiziki özelliklerini ve beklentilerini tam olarak bilmeden yapılan iletişim çalışmalarının başarıya ulaşma şansının olmadığı kesindir. Uç bir örnekle açıklamak gerekirse; hedef kitlemiz duyma engelli ise ve biz bunu bilmiyorsak, ona sesli bir mesaj ile hitap etmemiz onun bize bakmasını veya söylediklerimizi anlamasını sağlamayacaktır. Veya hedef kitlemiz görme engelli ise ve bunu bilmiyorsak onlara ulaşmak için devasa afiş ya da pankartlar yapmak hiçbir işe yaramayacaktır. Ziya Gökalp’in şiirinde olduğu gibi “Ata et” verme yanılgısına düşersek, ata da, ete de yazık etmiş, kaynaklarımızı boşa harcamış oluruz. Bu yanılgıya düşmemenin tek yolu ise; hedef kitlemiz hakkında kulaktan dolma, kendi inisiyatifimizle edindiğimiz bilgiler yerine; bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış doğru bilgilere sahip olmak ve iletişimin stratejisini bu temel üzerine bina etmektir.
Ayrıca hızla değişen birey ve toplumun beklentilerini aynı hızla takip edebilmemiz için bu araştırmaların süreklilik arz etmesi ve hedef kitlenin nabzını sürekli tutulması gerekmektedir.
Bugün dünyanın en önemli markalarına baktığımızda, hiçbirinin iletişim stratejilerini el yordamıyla “ya tutarsa?” mantığı ile belirlemediğini, bilimsel araştırmalar sonucunda elde ettikleri verilere göre kurguladıklarını görebiliriz.
Arşivler
Takvim